Kampanyamıza şu ana kadar 80.746 kişi katılmıştır. (Amacımız 1.000.000 kişi)
Taşlarından başka hiçbir silahı olmayan bir avuç Filistinli, dünyanın en teçhizatlı ordularından birine karşı mücadele veriyor. Üstelik bu mücadelede karşı taraf atılan taşlara kurşunlarla, roketlerle ve füzelerle cevap vermektedir. Hatta çoğu zaman kendisine taş atmayanlara bile silahlarını doğrultmaktan çekinmemekte, onlarca çocuğu acımasızca katledebilmektedir.
Öncelikli olarak, burada bulunan İsrail askerleri BM kararları ile teyid edildiği gibi, işgalci kuvvetlerdir ve uluslararası kanunlara göre bu topraklardan geri çekilmesi gerekir.
Bizim temennimiz, her iki tarafın da öfkesinin ve nefretinin dinmesi, akan kanların durması ve Ortadoğu'ya barış gelmesidir. İsraillilerin masum insanları vurmasına da, bazı radikal Filistinlilerin teröre başvurarak masum İsraillileri bombalamasına da karşıyız
İsrail 55 yıl önce, yahudilere ait herhangi bir toprak parçası üzerinde değil Filistin toprakları üzerinde kurulmuştur. Dolayısıyla 1948'de BM tarafından İsrail olarak gösterilen topraklar da Filistin'dir. Bu itibarla İsrail meşru bir devlet olarak değil, gasıp ve işgalci bir devlet olarak kurulmuştur.
İsrail'in kuruluşu zannedildiği gibi yahudilerin veya siyonist örgütlerin bir başarısı değildir. Bu devletin kurulması emperyalist güçlerin, özellikle de 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde dünyanın en büyük sömürgeci devleti olan Büyük Britanya'nın yani İngiltere'nin desteğiyle ve onun bazı vaadlerine aldanarak Müslüman halklara ihanet edenlerin yardımlarıyla kurulmuştur. Söz konusu ihaneti yapanların başında gelenler de Mısır kralı Faruk ile Mekke Şerifi Hüseyin ve onun oğulları gelmektedir. İşgal devleti, bugüne kadar ki varlığını ve gücünü de yine emperyalist devletlerin desteğine ve benzer ihanetlere borçludur.
İsrail işgal devleti, Filistinlilerin topraklarını yahudilere satmaları sonucu kurulmuş değildir. Bu iddiayı ortaya atanların çoğunluğunun uluslararası siyonizmle irtibatlı olmaları iddianın arkasındaki niyetleri biraz gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu iddiaların sürekli nakarat gibi tekrar edilmesinin amacı Müslüman halkların Filistin davasına ilgilerinin zayıflatılmasıdır. Gerçekte Filistinliler yahudilere topraklarını satmamışlardır. Bu iddiayı kullananlar hem tarihi yönden hem de bugünkü vakıa yönünden çelişkiye düşmektedirler. Ayrıca ellerinde kuvvetli deliller bulunmadan bu iddiayı dilden dile dolaştıranlar bir halka iftira atmanın vebalinin bir ferde iftira atmanın vebalinden daha büyük olduğunu düşünmelidirler.
55 yıl önce Filistinlilerin tamamının karşı çıktığı şey, Filistin toprakları üzerinde bir "İsrail" devletinin kurulması ve varlığını sürdürmesiydi. Yani o zaman Filistin bir bütün olarak algılanıyor, İsrail'in varlığı ise tümüyle gayri meşru kabul ediliyordu. O zaman zaten Filistin 1948'de işgal edilmiş bölge ve 1967'de işgal edilmiş bölge diye ikiye ayrılmıyordu. İşgal altındaki Filistin ve işgal altında olmayan Filistin diye ayrılıyordu. Toprakların bir "İsrail - Filistin" ayrımına tabi tutulması ise asla söz konusu değildi. Bu ayrım BM kararı, işgalci siyonistler ve onların arkasında duranlar açısından söz konusuydu. Zamanla toprakları İsrail - Filistin olarak ayırma anlayışı Filistinlilerin arasına da girdi. Bunda Camp David Anlaşması, Arafat'ın kabul ettiği Oslo Süreci ve bu süreç içinde imzalanan anlaşmalar birinci derecede rol oynadı.
Filistin'deki İslami hareket, Filistin'i bir bütün olarak kabul etme konusundaki ilkesinden bugüne kadar taviz vermemiştir ve vermeme konusundaki kararlılığını sürdüreceğini her fırsatta vurgulamaktadır. Yani Filistin'deki İslami cephenin her iki kanadına (HAMAS ve İslami Cihad) göre de Filistin bir bütündür, İsrail'in bu topraklar üzerindeki varlığı ise gayri meşru bir işgaldir. Bazıları bunu vakıanın reddi olarak görüyorlar. Oysa bu vakıanın reddi değil bir dayatmanın, gayri meşru bir şeyi meşrulaştırma çabasının reddidir. Çünkü İslami hareket İsrail'in varlığını vakıa olarak kabul ediyor ama bunu meşru olarak görmüyor, gayri meşru bir işgal olduğu konusunda ilkesinden taviz vermiyor.
Siyonistlerin bütün politikaları tarihin saptırılmasına, gerçeklerin çarpıtılmasına dayanır. Bu konuda başarılı olabilmek için de insanların gerçeklerle tanışmalarına engel olmaya çalışırlar. Amerikan halkına yönelik yayınlarında sürekli, Filistin'in aslında boş bir araziden ve çölden ibaret olduğunu, kendilerinin girip ihya ettiklerini ileri sürdüler. Oysa bugün beş milyon Filistinli yurtlarından zorla çıkarılmış mülteci hayatı yaşamaktadır. Zaten arka arkaya gelen iki intifada sebebiyle Filistin gerçeğini, dünyadan tecrit edilmiş ABD halkı da biraz görmeye başladı.